Kaygı, tehlikeli olabilecek ya da tehdit oluşturan durumlarda hissedilen bir duygu. Gerçek bir tehdit ya da tehlikeli olabilecek bir durum olduğunda önlem almamızı sağladığı için hissedilmesi gereken bir duygu. Ancak gerektiğinden fazla kaygılanıp panik yapmak da sıkıntılı bir sürece sebep oluyor. Sürekli medyadan salgın haberlerini takip etmek kaygıyı çok arttırıyor. Özellikle zaten kaygıya yatkın, biraz evhamlı kişilerde bu durum daha da fazla sıkıntıya sebep olabiliyor. Kişi her söyleneni yapmaya çalışıyor, sirke ya da çamaşır suyu ile her şeyi silmeye, hastalık belirtisi olmamasına rağmen evin içinde bile sürekli maske takmaya, aldığı sebzeleri deterjanla yıkamaya kalkıyor. Bu durumda kişinin tüm günü virüs korkusu ile geçiyor. Kafasında sürekli felaket senaryoları dönüp duruyor. Gittikçe artan korku ve önlem alma çabaları hayatı çekilmez hale getiriyor. Evet önlemlerimizi almak zorundayız. Şu anda gerçek bir tehdit söz konusu. Ama bunlar bu konuda uzman kişilerin önerdiği öneriler olmalı daha farklısı değil. Mutlaka uyulması gereken kurallar: Evden çıkmamak, çıkmak zorundaysak mutlaka sosyal mesafeyi korumak, el sıkışma, sarılma gibi alışkanlıklarımızı yapmamak, ellerimizi sabun ile 20 saniye sık sık yıkamak, dışarı çıkmışsak eve gelince mutlaka ellerimiz yıkayıp, kıyafetlerimizi değiştirmek, dışarıda giydiğimiz kıyafetleri normal deterjan ile yıkanabiliyorsa yıkamak, yıkanamıyorsa dışarıya asıp havalandırmak, ateş, öksürük gibi belirtiler varsa mutlaka maske takarak bir sağlık kurumuna başvurmak ve doktorların önerilerine kesinlikle uymak, öksürürken ya da hapşururken ağzımızı mendil ya da dirseğimizin iç tarafıyla kapatmak, ellerimizle yüzümüze dokunmamak, evi sık sık havalandırmak, dengeli beslenmek ve düzenli uyumak. Bunlar bireysel olarak uymamız gereken kurallar. Ne azı ne de fazlası doğru değil.
Böyle dönemlerde mevcut durumun tehlikeliliğini inkar etme şeklinde hatalı bir savunma içine girenler de olabilir. “Bana bir şey olmaz, zaten buralarda yok, gençler hafif atlatıyormuş…” gibi düşünceler ile kaygıyı hiç hissetmemek de sorun. Böyle düşünen ve kaygılanmayan birinin gerekli önlemleri almaması hem kendini hem de çevresindeki insanları riske atar.
Sürekli bir tehdit altında hissetmenin, belirsizliğin ve eve kapanmak zorunda olmanın ruh sağlığını olumsuz etkilemesi söz konusu olabilir. Anksiyete bozuklukları tabloları görülebilir, depresif belirtiler ortaya çıkabilir bu durum kimilerinde öfke artışına sebep olabilir. Virüs salgını şu anda değiştirebileceğimiz bir durum değil, tüm bu süreci zaman içinde hep birlikte atlatacağız. Bize düşen kurallara uymak böylece bedensel sağlığımızı korumak. Tüm bu kendimize ve diğer insanlara karşı olan sorumluluğumuz gereği uymamız gereken kurallar dışında ruh sağlığımızı korumak için de dikkat etmemiz gereken şeyler var. Bir kere bu durum gerçek ve değiştirmek bireysel olarak bizim elimizde değil bunu kabul etmek ve ben ne yapabilirim diye düşünerek kurallara uymak gerekiyor. Sürekli medyada ya da sohbetlerimizde bu konudan bahsedip tüm günü bu konuyla geçirmenin kimseye faydası olmaz aksine kaygıyı arttırır. Sadece kısıtlı zamanda doğru bilgi veren kaynaklardan güncel durumu ve yapmanız gereken yeni bir önlem olup olmadığını öğrenip diğer zamanları bu konudan uzak geçirmeye çalışın. Günlük rutininizde bir düzen olmalı. Her sabah aynı saatte kalkıp, gece giydiğiniz kıyafetleri çıkarıp, günlük kıyafetlerinizi giyerek güne başlamak çok önemli. Yemek düzeniniz önceden nasılsa yine öyle devam etmeli hatta bu dönemde sebze ve meyveye ağırlık vermeli bağışıklık sisteminizi güçlü tutmaya çalışmalısınız. Ne kendini yemeğe vermek ne de yemeyi ihmal etmek doğru olmaz. Sürekli hareketsiz kalmamaya özen göstermelisiniz. Bunun için herkes kendine uygun bir etkinlik bulabilir. YouTube’da pek çok egzersiz videoları mevcut. Pilates, yoga, evde yürüme egzersizleri gibi pek çok örnek videolara ulaşmak mümkün. Yakınlarınızla, arkadaşlarınızla telefonla sesli ya da görüntülü iletişim içinde olmaya özen gösterin. Sosyal destek hem koruyucu hem de tedavi edicidir. Ama bu görüşmelerin sadece virüs salgını konusunda olmamasına da dikkat etmelisiniz. Sosyal medyada geçirdiğiniz zamanı kısıtlayarak sadece enfeksiyon ya da göğüs hastalıkları uzmanları, Türk Tabipler Birliği ve Sağlık Bakanlığı’nın açıklama ve önerilerini takip etmeye çalışın. Sürekli bu haberlere hele ki yalan yanlış haberlere maruz kalmak sıkıntınızı daha da arttırır. Düzenli uyku çok önemlidir. Evde kaldığınız zamanlarda gündüz uyumak gece uykusunu bozabilir oysa bizim için gece uykusu çok önemlidir. Gece uyku sorunu yaşıyorsanız gündüz kesinlikle uyumayın. Evde oyalanabileceğiniz şeylerle uğraşın: kitap okumak, dizi-film izlemek, resim yapmak, el işleri yapmak, puzzle yapmak, enstrüman çalmak gibi pek çok etkinlik yapılabilir. Evde yıllardır yapmak isteyip de bir türlü zaman bulamadığınız için yapmadığınız ne varsa bu dönemi onun için bir fırsat olarak düşünün. Sürekli aynı şeyi yapmak da sıkıcıdır. Kendinize uygun, bulabileceğiniz bir sürü başka etkinliği dönüşümlü olarak yapmak gününüzü daha az sıkıntılı geçirmenizi sağlayacaktır. Gevşeme egzersizleri de gün içinde sizi rahatlatabilir. Beynimiz bir şeye odaklanınca diğer konulardan uzaklaşır. Virüs dışında odaklanacağınız her şey sizi virüsle ilgili abartılı kaygı verici, olumsuz düşüncelerden uzaklaştırır. Kendi kendinize psikiyatrik tedavi uygulamaya kalkmayın. Mevcut kullandığınız ilaçlar var ise mutlaka düzenli kullanmaya devam edin. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin twitter hesabını (@PsikiyatriDer) takip edebilirsiniz ya da psikiyatri.org.tr adresinden bu dönemle başa çıkmanızda faydalı olacak bilgilere ulaşabilirsiniz.
Unutmamalıyız! Bireysel önlemlerimizi almak, bunun dışında salgını sürekli gündemimizde tutmamak ruh sağlığımızı korumamız için çok önemli.